22 Ekim 2012 Pazartesi

Çerkez Ethem Hain mi ? Kahraman mı ?


Çerkez Ethem Hain mi? Kahraman mı?



Çerkez Ethem Hain Mi Yoksa Kahraman mı ?

Çerkez Ethem’in Vatanı için savaşan, defalarca yaralanan yılmadan mücadele eden milli bir kahraman ya da yunan kuvvetleri ile birleşerek hareket eden bir vatan haini olduğunu ileri süren iki farklı görüş var. Bu görüşler aşağıda birbirlerinden ayrı olarak verilmiştir. Karar sizin…
O BİR HAİNDİ….
Çerkez Ethem Kurtuluş Savaşı’nda Kuvayı Milliye döneminin önde gelen halk önderlerinden biridir. 1885 yılında Bandırma’da doğdu. Bandırma’nın bir köyü olan Emreköy’e yerleşmiş Şapsığ Çerkes boyundan, Ali Bey’in beş oğlunun en küçüğüydü. Ağabeyleri, İlyas ve Nuri beyler, Rum eşkıyalarıyla çarpışırken ölmüşler, Reşit ve Tevfik beyler de 1901 ve 1902 yıllarında Harbiye’yi bitirerek subay çıkmışlardı. Reşit Bey çeşitli cephelerde çarpıştı. 1919′da Meclisi Mebusan’a Saruhan (şimdiki Manisa) Milletvekili olarak katıldı. Oradan Birinci TBMM’ye geçti.
Yeşil Ordu:
Büyük Millet Meclisi açıldıktan sonra Ankara’da birkaç cemiyet kurulmuştu. Bunlardan biri de “Yeşil Ordu” idi. Henüz düzenli, yeni bir Türk ordusu kurulmamıştı. Yeşil Urdu Cemiyeti, ordu kuruluncaya kadar millî dâvayı benimsemiş ve güvenilir askerî kuvvetler vücuda getirmeye çalışacaktı.
Yeşil Ordu kurucuları arasında Çerkez Ethem, kardeşi Tevfik Bey ve milletvekili Çerkez Reşit Bey gibi kötü niyetli bazı kimseler vardı. Önceleri yalnız askerî nitelikte olan cemiyet, sonraları gizli ve siyasî bir karakter almıştı. Yeşil Ordu Cemiyeti, Mustafa Kemal’in şahsî şöhret ve nüfuzundan faydalanarak kuvvetlenmiş ve faaliyet alanını genişletmişti. O sırada ayaklanmalarla meşgul bulunan Mustafa Kemal, bu mesele ile yakından ilgilenmemişti. Kötü maksat güden cemiyet üyeleri, fırsattan faydalanarak düzenli ordunun kurulmasına karşı cephe aldılar ve şu fikri yaymaya çalıştılar: Ordudan fayda yoktur, dağılsın! Hepimiz kuvay-ı milliyeci olalım! Cemiyetin bu tehlikeli gelişmesi karşısında Yeşil Ordu derhal kapatıldı. Kuvvetine güvenen Çerkez Ethem ve kardeşleri düzenli ordunun kurulmasına karşı cephe aldılar.
Çerkez Ethem ve Yeşil Ordu :
Çerkez Ethem, millî müfrezenin komutanı ve Yeşil Ordu’nun kurucularından idi. Anzavur’un takibinde, Bolu ve Yozgat isyanlarının bastırılmasında gösterdiği başarılarından dolayı takdir edilmişti. Çerkez Ethem, kazanmış olduğu bu nüfuz ve kuvveti, memleketin menfaati için değil, şahsî menfaati için kullanmaya başlamıştı. Ayrıca milletvekili Reşit Bey vasıtasıyla Büyük Millet Meclisinde taraftar toplamaya, muhalif bir parti yaratmaya ve bu yol ile hükümeti devirmeye çalıştığı görülüyordu. Çerkez Ethem, emrinde bulunduğu Batı Cephesi Komutanını dinlemiyordu. Hatta Yozgat’da yaptığı bir konuşmada: Ankara’ya dönüşümde Büyük Millet Meclisi Reisini, Meclis önünde asacağım demişti. Bunlardan ,başka Isparta’da oturmağa memur edilen Demirci Mehmet Efe’yi hükümete karşı ayaklandırmaya kandırmış, kardeşi vasıtasıyla da Yunanlılarla ilgi kurmuştu. Eskişehir’de çıkan komünist eğilimli Yeni Dünya gazetesi Çerkez Ethem ve kuvvetler i lehinde propaganda yapıyordu. Yeşil Ordu ve Kuvay-ı Seyyare (Gezici Kuvvetler) ismini alan Çerkez Ethem kuvvetleri lehindeki bu propagandalar halk arasında ve Mecliste birçok taraftar kazanmasına neden oldu. Mecliste bile Çerkez Ethem’in kuvvetlerini, düzenli ordudan üstün tutanlar vardı.
Çerkez Ethem’in isyanı :
Bu durum karşısında Çerkez Ethem ve kuvvetleri, artık Millî Mücadelede faydalı olmaktan çıkmış, bir anarşi unsuru haline gelmişti. Mustafa Kemal, süratle tedbir ,almazsa büyük bir isyan cephesi karşısında kalacağını anlayarak derhal harekete geçti. Albay İsmet Bey’i Batı Cephesi Komutanlığına tâyin etti. Güney Cephesi Komutanlığını da Refet Bey’e verdi. Albay İsmet Bey, Batı Cephesine gelince emrindeki kuvvetleri teftişe başladı. Çerkez Ethem, kendi kuvvetlerini teftiş ettirmedi. Daha sonra cephe komutanını tanımayarak doğrudan doğruya Meclis Başkanı ile haberleşmeye başladı. Bu hareketler, Çerkez Ethem ve kardeşlerinin Büyük Millet Meclisi Hükümetine karşı isyana karar verdiklerini gösteriyordu. Artık Ethem’e karşı silâhlı kuvvetle direnmekten başka çare kalmamıştı. Asi Ethem kuvvetleri üzerine harekete geçildi. Albay İsmet ve Refet Beyler yönetimindeki kuvvetler asileri dağıtarak Kütahya’yı işgal ettiler. Asiler Gediz’e doğru çekilmeye başladılar. Yunanlılarla birleşmek fikrinde olmayan bir kısım çete reisleri ve asiler Millî Kuvvetlerimize katıldılar. Çerkez Ethem de kardeşleri ve adamlarıyla Gördes civarında Yunanlılara sığındılar. Bu vatan hainleri, ihtirasları yüzünden millî varlığımızı çiğneyen düşmanIarla birleşmekten bile çekinmemişlerdi. (11-13 Ocak 1921).
O BİR KAHRAMANDI……
( 1886)- (1948) Büyük Çerkez sürgününde Kafkasya’nın Şapsığ yöresinden göç ederek Bandırma’ya yerleşen bir Adıge ailesindendir. 1886 yılında Emre Köyü’nde doğdu. Pşevu Ali Bey’in oğludur. Rüşdiyeyi ve Küçük Zabit Mektebi’ni bitirdi. Balkan Savaşları’na katılarak yaralandı. Birinci Dünya Savaşı’nda Sencer Eşref Bey’in yönetimindeki Teşkilat-ı Mahsusa’da çalıştı. Dr.Hanakhe Reşit Bey’in (Diyarbekir Valisi) ve Aşharuva Rauf (Orbay) Bey’in emrinde Irak ve İran’da görev yaptı. Bu arada yaralanarak Bandırma’ya döndü. Mütareke devresinin başlangıcında İzmir yöresinde bazı siyasi eşkıyalık olaylarına adı karıştı. Yunanlıların İzmir ve çevresini işgali üzerine Anadolu’ya geçen Aşharuva Rauf Bey’in ve Zaraho Bekir Sami Bey’in uyarılarıyla Yunanlılara karşı eyleme geçti. Ağabeyleri Reşit ve Yüzbaşı Tevfik Bey’lerle birlikte Bursa ve Balıkesir yöresindeki Kafkas göçmenleri arasından topladığı gönüllülerle önce Ayvalık, sonra da Akhisar ve Salihli yörelerinde Yunanlılara karşı savaştı. Örgütçü yeteneğiyle diğer bazı Kuvay-ı Milliye çetelerini de tasfiye edip kendi güçlerine katarak Yunanlılara karşı sağlam bir cephe oluşturdu. Yunan ilerlemesinin “Milen Hattı” üzerinde durdurulmasında en büyük rolü aldı. Emrindeki atlı güçlere 14. Kolordu Komutanı Met İzzet Yusuf Paşa tarafından “Kuvay-ı Seyyare” adı verilmişti. 1920 yılı boyunca birlikleri, zaman zaman Yunan cephesine çekilerek Marmara yöresi ve İç Anadolu’daki karşı ihtilal hareketlerinin bastırılmasında vurucu güç olarak kullanıldı. Bu suretle TBMM’nin toplanarak ülkenin kaderini eline almasında önemli bir rol oynadı.
Düzce, Adapazarı, Çorum, Yozgat gibi ayaklanma bölgelerinden toplayarak güçlerine kattığı yeni gönüllülerle daha da güçlenerek TBMM hükümetinin dayanağı en güçlü Kuvay-ı Milliye Komutanı haline geldi. Kendisine resmen “Milli Kahraman” ünvanı verilerek TBMM’nde ayakta karşılandı. Fakat birliklerinin kendine özgü yapısı ve genellikle Kafkas göçmenlerinden oluşması kuşkular yarattığı gibi, ayaklanma bölgelerinde verdiği yersiz idam kararları ve köyleri yaktırması hemşehrileri arasında da kendisine karşı antipati uyandırmaya başlamıştı. İç Anadolu’da Çapanoğulları’nın yönlendirdiği karşı ihtilal hareketini bastırmak için Yozgat yöresinde bulunduğu sırada, Yunanlıların iki koldan saldırıya geçerek Bursa, Balıkesir ve Uşak yörelerini işgal etmeleri üzerine tekrar bu cepheye çağrıldı. Düşman saldırısının durdurulmasında büyük başarısı görüldü ve Demirci yöresindeki savaşlarda üstün Yunan güçlerine karşı büyük bir başarı kazandı. Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat Paşa’nın Moskova Büyükelçiliği’ne atanarak yerine İsmet Bey’in getirilmesinden sonra Ethem Bey ve kardeşleri ile Mustafa Kemal Paşa ve hükümet arasındaki anlaşmazlıklar belirginleşmeye başladı. Bir yandan Nizami Ordu’nun güçlendirilmesi için bir engel olarak görülen Kuvayı Seyyare öte yandan da Anadolu ihtilaline el koymaya çalışan sol akımlar ve Enver Paşa taraftarları için hazır bir potansiyel olarak değerlendiriliyordu.
Ethem Bey’in Yozgat ayaklanmasının bastırılması sırasında hükümet üzerinde giriştiği bazı güç gösterilerinden de kuşkulanan Mustafa Kemal Paşa, sol eğimli Yeşilordu Cemiyeti gibi Kuvayı Seyyare’yi de dağıtmaya karar vermişti. Durumu değerlendiremeyen

Ethem Bey ve kardeşleri çeşitli olaylar karşısında yaptıkları hissi çıkışlarla siyasi hasımlarının eline yeni kozlar verdiler. Met Yusuf İzzet Paşa, Hakkı Behiç Bey gibi aydın ve niyetli hemşehrileri tarafından kendilerine yapılan bazı uyarıları da değerlendiremediler. Böylece 1920 yılı sonunda, Mustafa Kemal Paşa, bir yandan Pşevu kardeşleri gelen giden kurullarla oyalarken bir yandan da meclise haber vermeksizin Batı Cephesi birliklerini Kuvayı Seyyare üzerine sevketti. Diğer düzensiz Kuvayı Milliye güçlerinden de bir yardım sağlamayan ve Yunan orduları ile Türk Nizamı orduları arasında sıkışan Ethem Bey, Yunanlılarla bir mütareke yaparak küçük çarpışmalarla geri çekilmeye başladı. Bu arada infiale kapılarak TBMM’ne çektiği hakaretamiz telgraf, TBMM’nde bütünüyle aleyhine dönmesine neden oldu. Lozan Anlaşması’ndan sonra da 150′lik listeye dahil edildi. Bunun üzerine önce Mısır’a sonra da Ürdün’e giden Ethem Bey buradaki Kafkas göçmenleri arasında sessizce yaşadı. Kardeşlerinin aksine, 150′liklerin affından sonra da Türkiye’ye dönmedi. 1948 yılında Amman’da öldü ve bir Çerkez mezarlığına gömüldü.
ÇERKEZ, çerkez ethem, çerkez ethem hain, çerkez ethem hain mi, çerkez ethem hakkında, çerkez ethem hakkında bilgi, çerkez ethem hakkında kısa bilgi, çerkez ethem hakkında kısa bilgiler, çerkez ethem hayatı, çerkez ethem hayatı hakkında, çerkez ethem hayatı hakkında bilgi, çerkez ethem kahraman, çerkez ethem kahraman mı, çerkez ethem kim, ethem

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder